Birkaç mektuptan meydana gelmiş şu hikâyeciği evlenmemden sonra doğacak kızımın kaynanası olacak hanıma armağan ediyorum.
Belki bu hayali pek ham görenler, şu fikrimi çok uzak bulanlar olur. Onlara verilecek cevabım şudur: «Kaynana - gelin» hırıltısı ayrılık vakası gibi bitmez tükenmez dırıltılardandır. Ben bu davayı ta çocukluğumda dinlerdim. Hâlâ işitiyorum. Ömrüm varsa ihtiyarlığımda da kulaklarımın bundan boş kalacağına hiç şüphe etmem. Şimdi mesele benim evlenmemde, sonra doğacak çocuğun kız olmasında mı kaldı? İş bundan ibaretse bu hiçbir şey değil. İşin bu ciheti hayat kanununu ilgilendirir bir iştir. Bütün âlemin her gün evlendiği, bazılarının kız çocukları da olduğu görülüyor. Bu hale şaşmak kimsenin aklına gelmiyor da benim şu hayalime mi şaşılacak?
Bu cevabım doğru görüldüyse şunu da arzedeyim ki, bu romanda üstünlüğü gelin hanıma kazandırdığımdan dolayı kızımın kaynanası bana gücenir, bundan doğan öcünü de kızımdan çıkarmaya kalkışırsa şu hareketiyle kaynanalığını pek yersiz göstermiş, onun için de muharrire büsbütün hak kazandırmış olur.
Hüseyin Rahmi Gurpınar – Boşanmış Kadın
Boşanmış Kadın