Aleksandr Sergeyeviç Puşkin – Bronz Süvari

e-kitap indir
Bakır Atlı Kitap Kapağı Bakır Atlı
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
İyi Şeyler Yayıncılık
99

Puşkin'in 1833 yılında yazdığı sonuncu, olgun ve derinlikli destansı şiiri sayılan Bakır Atlı, şairin ölümünden sonra, 1837 yılında yayımlandı. Şiir el yazısı halinde kalmıştı. Yapıtın metni sansüre uğramış, yazıldığı biçimiyle yayımlanabilmesi için yılların geçmesi gerekmiştir. Bakır Atlı, tarihsel, toplumsal, felsefi, fantastik özellikleriyle Puşkin'in epik şiirleri arasında en bileşik yapıda olanıdır. Şiirde, tarihsel, güncel, kişisel öğeler iç içe örülüdür.
Bakır Atlı'nın konusu Dekabristlerle ilgilidir. Rus düşünce ve siyasal savaşım tarihinde Dekabristler, Büyük Petro'nun davasının sürdürücüsü gibi görülüyorlardı. Toprak köleliğinin kaldırılması, üniter cumhuriyet ya da anayasal monarşi kurulması amacıyla örgütlenen Rus devrimcileriydiler. Ve bu siyasal hareket köklerini Petro'nun reformlarından alan düşüncelerin gelişmesi olarak değerlendiriliyordu. 1825 yılında Rus düşünürü Herzen, Dekabristlerin başkaldırı girişiminin bastırılmasını değerlendirirken, Çar Nikolay'ın toplarının isyana karşı ve Petro anıtına karşı aynı derecede yönelmiş olduğunu yazıyordu. Büyük Petro, Dekabristlerin düşlerini özdeşleştirdikleri ve düşüncelerinde köklerini aldıkları Rus çarıydı, ama onun kurduğu imparatorluk Dekabristlerin hareketini ezmiş ve dağıtmıştı. Bunun bir yansıması olarak Bakır Atlı'da övgü ve eleji şiirinin coşku ve keder öğeleri bir yapıda uyumlanır ve Büyük Petro'nun düşünceleri ve zavallı Yevgeni'nin yazgısı aynı şiirsel yapıda yoğurulur. Ancak, 1825 yılında çarlığı devirme girişimi başarısızlığa uğrayan Dekabristlerin idamlarla ve kitlesel sürgünlerle cezalandırıldığı Rusya'nın otokratik yönetim ortamında Puşkin, Rusya gerçekliğini simgelerle zorluyordu.
Şair, Bakır Atlı öyküsünün sonsözünü ufak bir ada üzerindeki sahneyle sona erdiriyor. Bu, Goloday adasıydı ve idam edilen Dekabristler, söylentiye göre, bu adada gizlice gömülmüşlerdi. Neva nehrinin taşkınlarının adaya savurduğu kulübe imgesi ise, sahibesi dul kadın ve kızı tipleriyle, Puşkin'in "Kolomna'daki Ev" öyküsünde işlenmişti ve şair kendisi, Petersburg'un söz konusu Kolomna bölgesinde bir süre yaşamıştı.
Bakır Atlı'da geçen Petro anıtı, 1768-1778 yıllarında yontucu E.M. Falkone tarafından yapılmıştır. 1600 ton ağırlığında, granit kaya üzerinde bronzdan atlı yontudur. Puşkin, şairce tasarrufuyla anıtı Bakır Atlı olarak ifade etmiştir.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Ahmet Altan – Kristal Denizaltı

e-kitap indir
Kristal Denizaltı Kitap Kapağı Kristal Denizaltı
Ahmet Altan
Everest Yayınları
152

İtiraf edeyim ki, ilişkiler içinde en çok hastalıklı olanları severim, ateşimin yükselmesini, sayıklamalarımı, kâbuslarımla hayallerimin birbirine karışmasını, en dokunulmaz yerlerimde hissettiğim sızıları, Hastalığının bütün kıvrımları hastalığımın bütün kıvrımlarıyla öpüşen bir kadınla denizaltıma binip çıktığım yolculukları, solgun bir sabah vakti insanların arasından ayrılışımı. Hiçbir yere gitmeyen bir denizaltının içinde, hiç kimsenin gitmediği yerlere gitmeyi. Birçoğumuz çıktık bu yolculuğa. Evet, sevdiğimiz hasta biri. Evet, bu ilişki hastalıklı. Ama bunun ne önemi var, hastalıklarımız birbirini tutuyorsa, öpüşen dudaklar gibi değiyorsa hastalıklarımız birbirine. Hangi sağlıklı ilişki benim gördüğüm rüyaları görebilir ki, hangi sağlıklı ilişki böyle sancıyabilir ki. Ateşlerle yanarak, sancılarla kavrularak, çılgın rüyaların içinde kıvranarak, kristal denizaltıda hastalıklı ilişkilerin içinde seyahatlere çıktım. Gezdiğim sıcak sahillerin büyücüleri bana hep aynı şeyi söyledi: Önemli olan onun sana uyması değil, önemli olan onun hastalığının senin hastalığına uyması. Dolaştığım tarih sayfaları aşk bölümlerinde hep "hastalıklı" ilişkileri anlatıyordu, kayda geçmeye değer olarak yalnızca onları bulmuştu. Brahms, Clara Schumann'a böyle tutulmuş; Yesenin, Isadura Duncan'a hayatını böyle armağan etmişti.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Ahmet Altan – Karanlıkta Sabah Kuşları

e-kitap indir
Karanlıkta Sabah Kuşları Kitap Kapağı Karanlıkta Sabah Kuşları
Ahmet Altan
Everest Yayınları
144

Yeni bîr gün doğuyordu. Milyonlarca defa doğmasına rağmen hiç eskimeyen bir şeydi sabah, her defasında yeniydi, her defasında taze, her defasında kuşlarla geliyor, her defasında beliren aydınlıktan yeni bir şeyler ummamızı sağlıyordu. Aydınlık çoğaldıkça artıyordu kuş sesleri, kargalar yorgun sesleriyle bana çocukluğumu, hayallerimden hiç kaybolmayan çimen kokulu meyve bahçelerini hatırlatıyordu, dağınık düşünce yumağının içinde aşklarla ilgili kederli bir iplik vardı, ucunun nereye bağlı olduğunu sezemediğim bir iplik, bir de katillerin öldüğünü düşünüyordum, bunu neden düşündüğümü bilmeden. Yollar sessiz, binalar uykuluydu, kuşları görmüyordum, yalnızca sesleri geliyordu, bir iki fıstık çamını, çiçeklenmiş bir meyve ağacını görüyordum; onların dallarına saklandılar herhalde diye düşündüm, gece biterken ötmeye başlıyorlar, aydınlık yerleşince susuyorlardı. Parlak, tek bir notayla dümdüz gidiyordu sesleri, sonra bir gökkuşağı gibi çeşitli notalara ayrılarak çoğalıyordu. Gün ağarırken, yalnızken hep olduğu gibi, aşkı ve ölümü düşünüyordu insan. Berrak ve neşeli bir fıskiye gibiydi kuş sesleri. Aşklarla yaralanıyorduk ve katiller de ölüyordu öldürmelerine rağmen. Doğan günden beklediğim bir şeyler vardı ve beklediğim bir şeyler olduğu sürece yaşlanmayacağımı biliyordum, yaşlanmak beklemekten vazgeçmekti, sabahın yeni bir şey olduğuna inanmamaktı yaşlanmak.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Ahmet Altan – İsyan Günlerinde Aşk

e-kitap indir
İsyan Günlerinde Aşk Kitap Kapağı İsyan Günlerinde Aşk
Ahmet Altan
Everest Yayınları
504

Aldatanlar aldatmakla yetinmezler; onlar, ihanete uğrayandan bunun için üzülmemesini, kahırlanmamasını, dertlenmemesini, sevdiğinin bir başkasıyla yaşadığı hazzın üstüne kendi acılarının gölgesinin vurmasına izin vermemesini de isteyecek kadar bencilleşirler. İhanetin yarattığı ve hem aldatanın hem aldatılanın hayatına yayılan kederli gölgeyi, isterler ki aldatılan temizlesin, aldatanı vicdan azabından, suçluluktan, bir başkasını haksız yere üzmüş olmanın utancından kurtarsın; bunu elde edebilmek için aldattıklarının önünde alçalmayı, kendilerine acındırmayı, gülünç şaklabanlıklarla bir gülücük koparmaya uğraşmayı mubah sayarlar ama ne yaparlarsa yapsınlar bu armağanı aldattıklarından alamazlar; aldatılan, elinde kalan son silahı asla kendini aldatana gönül rızasıyla teslim etmez. Ragıp Bey de, şehrin bir isyanla sarsıldığı o akşam, akıbeti meçhul bir yolculuğa çıkarken, istediği armağanı alabilmek için farkına varmadan kendisini acındırmaya uğraştı; eğer yaptığı şeyin farkına varabilseydi bunu asla yapmazdı ama o anda, kendi kederiyle soğumuş kadının bir tebessümüne, yarı karanlık odada tek başına Kuran okuyan yalnız kadının kendisine bağışlayacağı bir vicdan rahatlığına öylesine muhtaçtı ki kendisine hâkim olamadı. "Bir çatışma kaçınılmaz gözüküyor, gidip de dönmemek var, hakkınızı helal edin." Hatice Hanım'ın verdiği cevabı hiçbir zaman unutmadı: "Benim sizde bir hakkım yok."


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Ahmet Altan – İçimizde Bir Yer

e-kitap indir
İçimizde Bir Yer Kitap Kapağı İçimizde Bir Yer
Ahmet Altan
Everest Yayınları
160

Bu söylediğimin doğru olup olmadığından hiç emin değilim ama bana öyle geliyor ki sanki hepimiz, içimizde bir başkası için ayrılmış bir yerle doğuyoruz. Bir parçası kayıp bir bulmaca gibi... Hayatımızın önemli bölümünü garip bir eksiklik duygusu ile geçirmemiz, bazı sabahlar anlaşılmaz sıkıntılarla uyanmamız, bazen isimsiz umutlarla neşelenmemiz, sanırım o boşluğun içimizde yarattığı girdaptan kaynaklanıyor, Karşılaştığımız her kadına ve erkeğe, belki de hiç farkında olmadan, girinti çıkıntıları o boşluğun kesiklerine uyacak mı diye bakıyoruz. Elinde Cinderella'nın ayakkabısıyla dolaşan biri var sanki içimizde, herkese, "Acaba ayakkabının sahibi bu mu?" diye bakıyor. Tam olarak neyi ve kimi aradığımızı bilmiyoruz. Bize öğretilen bilgilerden yola çıkarak aradığımız insanla ilgili birçok olumlu özellik sıralıyoruz ama genellikle söylediklerimiz gerçeğe çok uymuyor. Sonra birden birisi hayatımıza giriveriyor. Onun sahip olduğu bir şey, belki kokusu, belki dokunuşu, belki gülüşü, belki zekâsı, belki hayata bakış tarzı, belki zevki, belki aldırmazlığı, belki ihtirası, belki de kötülüğü, içimizdeki boşluğun bütün girinti çıkıntılarını dolduruyor. İlk düşündüğümüz, onunla mutlu ve huzurlu olacağımız. İçimizdeki boşluğun ancak "iyi şeylere" sahip biri tarafından doldurulabileceğini sanıyoruz. Ama gerçek, her zaman böyle değil.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir